Beynimiz en kıymetli hatıra defterimizdir, öyle muazzam çalışır ve depolar ki doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar yaşadığımız her şeyi; hem bizi gündelik hayatta rahatsız etmez, hem de istediğimiz ve bazen istemediğimiz anlarda önümüze anılarımızı çıkarıverir.
Fotoğraf çekilmeyi genelde mutlu anlarımızda isteriz mutluluk, tutunmayı en çok sevdiğimiz duygulardan biridir ve o duyguyu, o anı, o yaşantıyı unutmamak için somutça kaydetmek bize iyi gelir, güven verir. Gün içerisinde milyonlarca düşünce zihnimizde doğar ya da beslenerek gelişir; negatif düşüncelerin baskınlık gücü pozitif düşüncelere oranla artık kanıtlanmış halde daha fazladır ve sağlıklı, iyi, verimli kalabilmek için pozitif düşünceleri çoğaltmak isteriz. Her gün bu kadar fazla düşünceyi kontrol etme çabasına girersek elbette ki günlük hayatımızı sekteye uğratacak hatta obsesyon geliştirecek ya da depresyona girecek kadar kötü etkilenebiliriz. Öyleyse bunu çözmenin daha basit bir yolu var mıdır? Beynimizin harikulade bir kaydedici ve depolayıcı olduğundan söz etmiştim, düşüncelerimizi duyguların altında gruplandırır böylelikle duygularımızı tanımlayabilme gücümüz geliştikçe sağlıksız duyguları yönetme gücümüz de gelişir, istenmeyen düşüncelerle baş edebilme yeteneğimiz ortaya çıkar.
Yaşantıladığımız herhangi bir duyguya geri dönebilmek her zaman için söylendiği kadar kolay olmayabilir, özellikle de hayatımızın belirli dönemlerinde istenmedik durumlar içinde sıkışmışsak bir travma sahibi olmuşsak. Gündelik hayat oldukça yorucu, stresli ve negatiflerle dolmamızı kolaylaştırıcı bir yapıya sahip bazen öyle anlar geliyor ki duyguyu tanımlayıp yönetmeyi bırakalım bir köşeye, aynada kendimize bakacak halimiz olmuyor. İşte tam da böyle anlarda yüzümüzü gülümsetmeye hayat motivasyonumuzu arttırmaya bir kurtarıcı gibi yetişen ve çok sevdiğimiz fotoğraf albümlerimiz oluyor. Anılarımızı, yaşadıklarımızı, hatırlamaya değer bulduklarımızı bize bir zaman makinesi gibi yeniden deneyimletiyor ve kısa bir süreliğine bunaldığımız kaostan bizleri çekip çıkartıyor. Başka güzel bir açıdan ele almak istersek; o anlara dönüp baktığımızda bazen yılların ve yaşanmışlıkların getirisiyle unuttuğumuz kendimizi dışardan bir gözle görmemizi sağlar, bir fotoğraf karesinde çocukluğumuzu görmek, gençliğimizi görmek o sıralardaki heyecanlarımızı hatırlamak belki değişen hayallerimizi ve hedeflerimizi anımsamak yahut o dönemlerdeki bizin gelecekteki bize baktığı gözü hatırlamak inanın bize iyi gelecektir. Hayat bu, değişkenliği oldukça yüksek belki o yaşlarda hedeflediklerimize ulaşamamışızdır, hayallerimiz sekteye uğramıştır ama hala hayattaysak ve bunları anımsadıysak bu bizim için hala şans var demektir, o fotoğraftaki kendimize baktığımızda yüzümüzde oluşan sıcacık gülümseme sayesinde yeniden doğabiliriz, ya da o fotoğraftaki kendimize teşekkür ederek şu an olduğumuz kişiyle gururlanabiliriz. Elimizde kendimizi değerlendirmek için güzel bir çetelemiz olur , yapılacaklar listesine yenilerini eklememizin zamanı gelmiştir belki? Hep kişisel olarak ele aldık ama anılarımızın biraz buruk olsa da başka güzel yanları da var; artık yanımızda bedenen olamayan sevdiklerimiz bir fotoğraf karesinde anılarımızın arasındaysa ve ara sıra kendimizle baş başa kalınca derin bir sızı gibi içimize doğuyorsa , keşke şuan sen de olsaydın diyorsak anılarımıza dokunup beraber paylaşılan anları hatırlamak buruk bir mutluluk sağlar, tutunulacak anılar olduğunu bilmek, şuan için elle tutup gözle göremesek de geçmişten gelen bir bakışla yeniden bir karenin içinde de olsa karşılaşabilmek hissettiğimiz acıyı biraz olsun dindirip hayatta kalma gücünü kendimizde bulmamıza yardımcı olur.
Yaşadığımız zaman içerisinde fotoğraflar oldukça önem arz ediyor İnstagram, Facebook gibi sosyal medya mecralarıyla oldukça fazla vakit geçiriyoruz; bu mecralarda kurduğumuz profillerimiz fotoğraflarımızdan ibaret artık ya sadece mutlu bir hayat profili çizmek için mutlu olmadığımız anlarda da -miş gibi yaparak poz veriyor ya da her anımızı filtresizce paylaşıyoruz, paylaştıkça var olduğumuzu hisseder gibi bir halimiz var sanki? Gerçekten bir gün dönüp baktığımızda, oradaki kahkaha atan bir fotoğrafımıza, o anın gerçekliğini hatırlamak bizi yeterince hoş edecek mi, yoksa sahteliğimizle yüzleşmek bizi üzecek mi emin olmamakla beraber böyle devam edersek tutunacak anılarımızın yerini kaybettiğimiz gerçekliğimizin alacağı endişesini taşıyorum. Şimdinin gücünü yeri geldiğinde anılarımızdan alabileceğimiz ortayken acaba anılarımızı kirletmeden anı yaşamayı hatırlasak nasıl olur? Çünkü bir gün sığınıp motive olmak isteyeceğimiz ve güçsüz hissettiğimiz zaman sığınacak bir liman bulamamak, dönüp baktığımızda yaşanmamış bir ömür görmek hiçbirimizin isteyeceği bir durum değildir.
Son olarak dokunmak istediğim şey, anılarımıza dokunalım, hatıralarımızı anımsayalım ama onlara hapsolmayalım. Unutmayalım ki akıp giden zaman hala var ve yaşanacak tonlarca anı. Kaydettiklerimiz içimizi ısıtırken bugünümüzden memnun değilsek, karamsarlığa kapılmak yerine, yeniden inşaa etme gücünü bize versin. Duygularımızı tanıyabilmek düşüncelerimizi yönetmek için kolaylık sağlar demiştim, duygularımızla çalışabildiğimiz kadar kendimize bakabiliriz ve keşfedebiliriz. Anılarımız bu keşif içinde kendimize üçüncü göz olarak bakabilmemize yardım edecektir ve hayatın içinde kâşif olmaktan en çok tatmin olduğunuz keşfiniz siz olacaksınızdır. Hatıralarınızın iyileştirici gücünü deneyimleyin.