Günümüzde ayrışma ve bireyselleşme kavramları yalnızlık olarak algılansa da bu kavramlar bundan çok farklı anlamları içermektedir. Bu kavramların beslendiği yaşlar çocukluğumuzdan günümüze kadar uzanmaktadır.
Çocukların, kendi başlarına ben varım demeye başladığı dönemle Erikson'un Psikososyal kuramına ve Freud'un Psikoseksüel kuramına göre 1-3 yaşlarına dayanmaktadır. Bebekliğin ilk yılında aranan güven duygusu artık yerini özerkliğe bırakmaktadır. Bu yıllarda çocuk, kendisine bakım veren kişinin elini bırakarak yürümek istemektedir, söylenenlere ''hayır'' yanıtını vermektedir ve ebeveynle inatlaşmaktadır. Fakat bebek aynı zamanda aile ile inatlaştığı kadar bakıma da hala muhtaçtır. O küçük yaşta görülen bu durum bile yalnızlık ile ayrışma ve bireyselleşmenin farkıdır. Çocuk özerklik isterken bile ailesiyle, insanlarla olmak durumundadır. O yaşlarda bakıma ihtiyacı olan çocuk, kendi ihtiyaçlarını karşılayabildiği noktaya geldiğinde ise ihtiyacı artık sosyal ilişkiler ve iletişimdir, asla yalnızlık değildir.
Mahler'e göre ayrışma, kendi ve diğerleri arasında farklılaşmaya izin vermek; bireyselleşme ise ayrışmış benliğin kim ve ne olmasına izin vermek olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlar bize yalnızlığı değil bireyin kendisini; görüşü, özellikleri, benlik algısı ile tanımlamasını ve var etmesini anlatmaktadır. Bu açıdan ele aldığımızda yavaş yavaş ayrışarak ve bireyselleşerek yetişen çocuk, ergenlikle birlikte kimlik arayışına başlamakta ve kendi kimliğini oluşturmak istemektedir. Ayrışmanın ve bireyselleşmenin gözüktüğü en üst dönemdir. Dönemin vermiş olduğu yoğun duygu yaşamı ve ergen egosantrizmiyle birlikte bireyler; bağımlı aile-çocuk ilişkisinden çıkma çabası, olaylara karşı isyan, özgür olma isteği, kendisi ile ilgili kararları kendisinin alma isteği gibi durumlarla karşılaşmaktadır. Kendisini kimsenin anlayamadığını düşünmekte, kendi ve diğerleri arasındaki farklılığı kesinleştirmekte ve kendi bireyselliğini, ilkelerini, zevklerini, ideallerini oluşturmak istemektedir.
İleri ki yıllarda, kendini var eden ve yetişkinlik dönemine gelen birey, ekonomik bağımsızlığını da eline aldıktan sonra ayrışma ve bireyselleşme kısmında kendisini daha net şekilde ortaya koymaktadır. Bu kendini soyutlamadan ziyade kendini var ederek, kendi istekleri doğrultusunda yakın ilişkiler kurmayı, kendi keyif aldığı ortamlarda bulunmayı tercih etmektedir.
Sonuç olarak, doğumumuzdan günümüze her dönemimizde bir birey olarak kendimizi var etme, ifade etme isteğini içimize barındırmaktayız. Bunu kimi zaman ağlayarak, kimi zaman hayır diyerek, kimi zaman sevinerek, kimi zaman evet diyerek yapmaktayız. Asıl amacımız tüm benliğimizle kendimizi ifade etmek. Bu kavramları doğru anlayıp doğru yorumlamak, kendimizi tanımamız ve hayatımızı düzgün şekilde yönlendirmemiz açısından da çok önemlidir. ''Mış'' gibi yaşamaktan veya başkaları ne düşünecek diye tasalanmaktansa tamamıyla kendiniz olarak ''Ben buradayım'' demek bu yazımızın mesajı olsun.